– DIŞ HABERLER SERVİSİ
ABD borsalarında Eylül ayı hisse senetleri için en kötü ay olarak bilinir. Ancak MarketWatch yazarı Mark Hulbert söz konusu mevsimsel verilere göre yatırım yapılmaması gerektiğini belirtiyor. Hulbert’in düşüncesinin sebebi ise eylül ayının hisse senetleri için kötü olacağını belirten herhangi bir tatmin edici verinin bulunmaması. Hulbert eylül ayına ilişkin karamsar öngörülerin bir açıklaması olmaması nedeniyle aylık performanstaki düşüşlerin tesadüfi olabileceğini belirtiyor.
Hulbert’e göre söz konusu teori doğru olsa bile içeriğinde bir sorun barındırıyor. Zira bu modelin gerçek olması halinde ABD’dekinden altı ay sonrasında da güney yarım küredeki borsalarda da benzeri bir modelin ortaya çıkması gerekirdi. Ancak Hulbert böyle bir düzenin bulunmadığını belirtiyor.
Borsa uzmanı konuya örnek taşıması için Güney Afrika borsalarını Aralık ayından Mart ayına kadar değerlendirdiğini belirtti. Hulbert Güney Afrika borsalarını ortalama getiriye göre sıraladığında Nisan ayının takvimin en iyi ikinci ayı olduğunu belirtiyor. Mart ayı ise en iyi üçüncü ay.
Benzeri bir örnek Avustralya borsaları için de geçerli. Aralık ayından şubat ayına kadar yaz sezonunu yaşayan ülkede borsalar şubat ve mart aylarında takvim ortalamasından daha düşük bir performans göstermiyor.
Yatırım fonu vergi dönemi
Borsalarda Eylül ayındaki zayıf performansı açıklamak için kullanılan yayın teorilerden ikincisinin de yatırım fonlarının vergi yılının 31 Ekim’de sona ermesi gösteriliyor. Borsagundem.com derlediği bilgilere göre teoride fon yöneticileri eylül ayı itibariyle kayıp verdikleri pozisyonları terk ederek son tarihi beklemeye başlıyor.
Hulbert bu teorinin kolayca test edilebileceğini zira 1986’nın başından itibaren tüm yatırım fonlarının aynı vergi yılı takvimine sahip olması gerektiğini belirtiyor. Bunun öncesinde ise yatırım fonları vergi yıllarının sonunu belirlemekte özgürdü. Eğer 31 Ekim vergi ödemesi son tarihleri eylül ayının daha zayıf geçmesi konusundaki birincil sebepse Hulbert’e göre bu durumun 1986’dan itibaren başlaması gerekirdi.
Ancak bu böyle gözükmüyor. 1986 öncesinde Dow Jones Endeksi’nin eylül ayı dışındaki getirileri eylülün %1,8 yüzdelik puan yukarısında görülüyor. 1986 sonrasında ise bu oran %1,7’ye düşüyor. Bu da herkes için geçerli olan vergi takvimine geçişin ‘Eylül etkisi’ üzerinde belirgin bir etki oluşturmadığını gösteriyor.
Hulbert bu iki hipotezin yanlışlığının Eylül ayındaki zayıf performansı açıklayacak tatmin edici bir açıklamanın olmadığı anlamına gelmediğini belirtiyor. Ancak böyle bir açıklama bulunana kadar bu modelin gerçek olmadığına inanmak borsa yazarına göre en mantıklı seçenek. Zira borsalar istatistiksel olarak anlamlı görünen ancak gerçek dünyada önemi olmayan birçok korelasyonla doludur.